İyilik ile kötülük, aşk ile nefret, yoksulluk ile zenginlik, ölüm ile yaşam...
Anadolu mitolojisinin en eski efsanelerinden Şahmaran, Netflix’te yayımlanan aynı adlı dizinin ikinci sezonuyla yeniden yer altından çıkıyor ve Adana’da mistik bir dünya yaratıyor. İlk sezonunda kehaneti başlatan dizi bu sezonda insanlar ile Mar’lar arasındaki savaş üzerinden dünyanın dengesini inşa eden kavramlara doğru bir yolculuğa çıkarıyor.
İnsan başlı yılan Şahmaran’ın hikâyesi ilk kez geçtiğimiz yıl yayımlanan hikâyenin ana çekirdeğiydi ve yüzyıllardır anlatılagelen kehanet, annesini kaybettikten sonra onu terk eden dedesiyle -aslında kaderiyle- yüzleşmeye giden Şahsu’nun (Serenay Sarıkaya) Adana’ya ayak basmasıyla gün yüzüne çıkmıştı. Dizinin bu öncül anlatısı daha çok Şahsu’nun karakteri üzerine yoğunlaşmış ve kehaneti tamamlamasına yardımcı olacak Maran (Burak Deniz) ile tanışması ve birbirlerine âşık olmalarıyla devam etmişti. İşte Şahmaran’ın bu mitoloji kisveli aşk serüveni ikinci sezonda öyküsünü genişletmeye girişiyor ve Lilith’in lanetlendiği kuyudan çıkmasıyla birlikte hem ivmeleniyor hem de beklenmedik ölçüde şiddet dili yükleniyor.
Öyle ki Saadet Işıl Aksoy’un canlandırdığı Lilith karakterinin hikâyeye eklemlenmesiyle birlikte dizi gereksinim duyduğu güçlü antagoniste kavuşmakla kalmıyor aynı zamanda biçem olarak korku türüne yaklaşan bir dil tercih etmeye başlıyor. Ancak dikkat çekici olan Şahsu’nun hikayedeki tesirini azaltan unsurun Lilith’in varlığıyla değil Maran’ın kehanetteki rolüyle ilişkili olması. İlk sezonda Serenay Sarıkaya’yı ekranda daha etkin gördüğümüz bir Şahmaran yerine karakterinin giderek pasifize edildiği ve kehaneti gerçekleştirmek üzere kendisini kaderine teslim eden bir Şahsu’yla karşılaşıyoruz. Hatta Lilith’in yarattığı dehşetin sınırları öyle bir boyuta ulaşıyor ki ilk sezonda sırtını büyük oranda Serenay Sarıkaya’nın “ekrana yansıttıklarına” dayayan dizi ikinci sezonunda kana ve şiddete yönelmeye başlıyor. Bunu yaparken de gözünü kehanetle birlikte insanlığın “kadim özelliklerine” ve dünyada yarattıklarına, yıktıklarına, yok ettiklerine çeviren dizi, Şahmaran efsanesi yoluyla söylemini de genişletmeye çalışıyor.
GELİŞEN ANLATI
Bu anlatı biçimi, ilk sezonda bir hayli zayıf olan Şahmaran’ın elini ikinci sezonunda güçlendirmekle kalmıyor ve diziyi, ilk anlatıyla kıyaslandığında daha iyi bir yere konumlandırmayı başarıyor. Öte yandan Şahmaran’ı temelden zayıflatan ve hikâye altını oyan pek çok unsur var ki bunların en başında izleğini oluşturan fantastik öğeler geliyor. Dizinin mistik ortamı ve doğaüstü anlatısını şekillendiren kötü efektler ve karakterlerini karikatürize gösteren diyaloglar Şahmaran’ın öykülemesinde gedikler açıyor. Söz konusu gedikler anlatının inandırıcılığını azaltırken Şahmaran gibi etkileyici bir efsanenin ekrandaki serüvenini de zayıflatıyor.
Bununla birlikte kusurlarına karşın Şahmaran’ın ikinci sezonunu ilkine göre daha sürükleyici olduğunu ve Lilith’in gelişiyle seyirci için daha cazip duruma geldiğini söylemek gerek. Hikâyenin başlangıcından umduğunu bulamayanlar, ikinci sezona bir şans verebilir.