Ne var ki Ukrayna’daki durum da parlak değil. Rusların Ukrayna’daki enerji tesislerini aylardan beri hedef almasının sonucunda ülke genelinde 1.5 yıl öncekinden çok daha ağır elektrik kesintileri yaşanıyor. Kiev’de evlere günün 12 saati elektrik verilemiyor. Gündelik hayatın felç olması bir yana bir jeneratör almaya gücü yetmeyen küçük işletmeler, dükkânlar, peş peşe kepenk kapatıyor. Cumhurbaşkanı Zelenski’nin eşi Olena Zelenska, 1.5 yıl önce yani Ukrayna’da kesintilerin ilk görüldüğü dönemde bir yabancı yayın organına verdiği demeçte yapılan ankette, Ukraynalıların çoğunluğunun, birkaç yıl daha elektriksiz yaşamaya razı olduğunu “Yeter ki bunun sonunda AB’ye girelim” dediğini söylemişti. Zelenska, hangi anketten bahsediyordu bilmiyorum ama son haftalarda patlak veren çeşitli gösteriler, başka türlü bir ruh halini gösteriyor. Zaporojye’de tarım işiyle uğraşan değerli ahbabım İsmail Daye, o bölgede yoğun elektrik kesintilerinin tarım sektörünü vurduğunu, önceki gün kalabalık bir halk grubunun valilik binasının önünde -savaşta yasak olmasına rağmen- eylem yaptıklarını söyledi. Hele sonbahardan itibaren hükümeti daha da zor günlerin beklediği konuşuluyor.
Geçen hafta Biden’ın tarihin mezarlığına gittiğini yazmamın hemen ardından Biden, yarıştan çekildiğini açıkladı. Benim yazımın onun kararında ne kadar etkisi olmuştur, bilemem ama Ukrayna’da halen geleceğin ABD başkanı olarak Trump görülüyor. O nedenle Zelenski yönetimi şimdiden “müstakbel başkan”la ilişkileri geliştirmeye girişti. Önceki gün, Trump’a Zelenski arasında telefon görüşmesi gerçekleşti ve ikisi yakın gelecekte yüz yüze görüşme kararı aldı.
Dünyada rüzgârların başka yönden esmesi, Ukrayna’daki havayı da değiştirdi. Ukrayna’nın en milliyetçi çizgideki gazetelerinde bile Donentsk ve Lugansk’tan tamamen çekilmeyi ve buraları Rus toprağı olarak tanımamakla birlikte bu bölgeler üzerinde bir süre hak iddia etmemeyi ayrıca, NATO üyeliği konusunu gündemden düşürmeyi öngören barış planları tartışmaya açıldı. Bazı milliyetçi aydınlar, “Zaten NATO’da bizi bekleyen yok. Bir şey kaybetmeyiz” demeye başladı. Geçen sene olsa böyle tartışmalar, ihanet olarak görülürdü. Ama Ukrayna’nın işgal altındaki toprakların tamamını savaşarak geri almasının gerçekçi olmadığı herkesçe anlaşıldığından ve Batı’nın tavrı değişmeye başladığından Ukrayna’daki beklenti ve algılar da değişmeye başladı.
İşte bu ortamda Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmitro Kuleba, üç günlük Çin yolculuğuna çıktı. ABD’nin de etkisiyle Ukrayna yönetimi, Çin’e karşı sert tavır takınmıştı. Fakat önceden de yazdığımız üzere dünyanın Batı’dan ibaret olmadığı, Çin’in kilit öneme sahip olduğu, giderek daha net görülüyor. Çin yönetimi, kendilerinin bu savaşın tarafı olmadıklarını söylüyor. Diğer taraftan da hem Rusya hem de Ukrayna üzerinde etkisini artırıyor. Çin, bu savaştan ne Rusya’nın galip çıkmasını ne de savaşın ABD’nin bölgede nüfuzunu arttırmasıyla sonuçlanmasını istiyor. O nedenle bu savaşın bir an önce bitmesinden yana Ukrayna’ysa Çin’in Rusya’ya etki ederek ona Batı eksenli barış planını kabul ettirmek istiyor. Hangisinin istediği gerçekleşecek bunu yakın gelecekte öğreneceğiz.
[email protected]