Bilet fiyatları 1000 Avro’ya varabilen konserleri yok satıyor. Konserinin yapıldığı şehrin ekonomisi ikiye katlanıyor ve şarkısıyla tempo tutan on binlerce hayranının yarattığı sarsıntı, İsviçre Sismoloji Servisi’nin tespitlerine göre, altı kilometreye kadar uzanıyor. 2024 yılı itibarıyla, albümleri dünya çapında 200 milyondan fazla satmış durumda. Şarkıları dijital platformlarda milyarlarca kez dinlendi.
Karşınızda günümüz popunun kraliçesi: Taylor Swift. Dünyanın en büyük, en sadık, en etkili hayran kitlesi onunki. İsimleri de Swiftie.
Gerçi, benim de arasında bulunduğum, Madonna, Michael Jackson, Whitney Houston gibi ikonlarla büyüyen X kuşağı için, Taylormania’yı anlamak kolay değil. Müziği bizim kuşağa pek hitap etmiyor, melodileri aklımızda kalmıyor. Fakat benim kuşağımı etkilemeyen o nağmeler, Z kuşağını tam da kalbinden vuruyor.
Zevkler ve renkler tartışılmaz ama başarılı her kadının arkasından konuşanların bol olduğu bir dünya tartışılabilir. 34 yaşındaki Taylor, hem çok sevilen hem de çok eleştirilen biri. Müziğini, sesini, dansını yerin dibine sokanlar, güler yüzlülüğüne “yapmacık” diyenler, “aileden de zaten varlıklıydı” diye başarısına kulp takanlar… Ne ararsanız var. Bunlardan en ünlüsü Kanye West. 2009’da MTV Video Müzik Ödülleri’nde, 20 yaşındaki Taylor’ın ödül konuşmasını bölüp iyisin hoşsun ama boşsun tarzı sözler geveleyerek affedilmez bir terbiyesizlik yapmıştı. Genç kadınların önünde duran neşe hırsızları demek ki her yerde var.
Taylor bunun farkında. Hatta kendisine dudak bükenlere ve tüm negatif insanlara yazdığı esprili bir şarkısı bile var: “Haters gonna hate, hate, hate, shake it off”. “Kıskananlar çatlasın, salla gitsin” diyor.
Ve tam da bunu yapıyor: Sallıyor. Hem de bunu The Eras konser turuyla, Avrupa şehirlerinin her birinde sismik etkiler yaratarak başarıyor.
MİLANO KONSERİ
İki hafta önce Estonya diye yola çıkıp kendimizi Milano’da bulduk. Lufthansa son saniye bizim Tallinn uçaklarını iptal edip mağduriyetimizi Chat GPT’ye yazdırdıkları bir e-postayla savsaklayınca, biz de Cenevre’ye arabayla 4 saat uzaklıktaki Milano’ya gittik. Temmuzun ortasında boşalmasını beklediğimiz şehirde, belki de son boş otel odasını, kaşlarımızı kaldıran bir fiyata tuttuk. Şaşırdığımıza şaşıran resepsiyonist omuz silkerek “Ee, normal, popun kraliçesi şehrimizde” diye cevap verdi.
Lobide asılı duran Taylor Swift pankartının altında, 7-16 yaş aralığındaki çocukların, ellerinde boncuklarla, üstünde The Eras Tour yazan bilezikler dizmekte olduğunu o an fark ettim. 14 yaşındaki kızım “Swiftieler bu bilezikleri yapıp konserde değiş tokuş ediyor” diye açıklayıp derhal etkinliğe dahil oldu. Meğer iki sene önce Taylor, hayranlarına “Dostluk bilezikleri yapın, anı yakalayın ve tadını çıkarın” diyerek böyle bir akım başlatmış.
Çocukların elinden telefonu bıraktırıp bilezik yaptıran Taylormania’yı ben de bir hayli merak ettim. “Zürih konserini ucundan kaçırdık, bari bunu kaçırmayalım” dedik ve ertesi gün olay yerinde inceleme yapmak üzere kızımla beraber, ikinci el biletlerimizle konsere gittik. Sıcakların taş sokakları cayır cayır yaktığı bir pazar günü karnaval yerine dönüşmüş San Siro stadyumunun önünde taksiden indik ve bambaşka bir aleme geçtik. Stadyumun etrafını saran yemek kamyonetlerinden yükselen hamburger kokuları burnumuzda, parlak payetli, rengârenk kıyafetler içinde kıpkırmızı rujlu ergen kızların, onlara eşlik eden annelerin, üstlerinde Eras Tour tişörtleriyle ele ele dolaşan genç çiftlerin arasında güçlükle ilerledik.
Hıncahınç dolu stadyumda Swiftie olmayan ve üç dört parçası dışında şarkılarını bilmeyen tek ikili, kızım ve bendik. Fakat her ne kadar şarkılarını bilmesek de konser başlar başlamaz Taylor’a şapkamızı çıkardık. Ritme kendimizi bıraktık.
Taylor’un görünüşü Allah vergisi Barbie. İradesi çelik. Varlığı hipnotik. 3 saat boyunca sahnede piyanodan gitara, country müzikten popa kolaylıkla geçiyor, atlıyor, zıplıyor, uçuyor. Kostümleri, dans ekibi, sahne gösterisi; saniye saniye planlanmış ve üstünde titizlikle çalışılmış bir şölen. Seyirci de efsane. Taylor çalıp söylerken 80 bin kişilik bir koro adanmış müritler gibi ona eşlik ediyor.
Milano’da daha da iyi anladım ki yeni kuşağın nabzı Taylor’un elinde. Dijital dünyada büyüyen, hızlı tüketen, sosyal medyanın ağırlığı altında kimlik bunalımına giren ve gittikçe yalnızlaşan Z kuşağının duygu dünyasına ilaç gibi geliyor. Şarkı sözleri “sen yalnız değilsin” hissiyle hayranlarını kucaklayıp düştükleri dertli kuyudan çıkartıyor. “Swiftie” olma “aidiyetini”, hatta “ayrıcalığını” sunuyor. Swiftie’ler bu yüzden Taylor’a adeta tapıyorlar. Attıkları çığlıklar, Milano’yu sismik ölçüde kaç derece oynattı bilmiyorum ama bize konserin büyük bir bölümünü elimizi kulağımıza bastırtarak izlettirdi. Hayranları için Taylor bir şarkıcı olmanın çok ötesinde. Bir sırdaş, bir rol model, moda ikonu, hatta kült bir lider.
Aynı zamanda da müthiş bir iş kadını. Tüm servetini konser ve plaklardan elde etmiş bir dolar milyarderi. Bunu başaran tarihteki ilk kişi. Diğer ünlü sanatçılar gibi müzik dışında gelir getiren yan marka yaratma çabasına hiç girmiyor. İşi, gücü, kazancı, varı yoğu müzik. Fakat maşallah, lüks markalar onun yarattığı akımların üstüne köpekbalığı gibi atlıyor. Taylor’ın fan bileziklerini lüks mücevher firmaları 6 bin dolara varan tasarımlara çevirip bu akımı bambaşka bir yere taşımışlar bile. Beni en çok etkileyen yönü ise iradesi ve cesareti.
REST BİLE ÇEKTİ
Sony’den gelen bir teklifi, müziğine yeterli ilgi göstermiyorlar diye geri teptiğinde yaşı 14. Kimse onu tanımadan önce bile özsaygısı o denli yüksek. “Sanatçılara adil ödeme yapmıyor diye dijital müzik devi Spotify’a kafa tuttuğunda yaşı 25. “Değerli şeyler için para ödenmelidir. Bana göre müzik ücretsiz olmamalıdır” diyerek bestelerini platformdan çekerek büyük bir heyecan yaratmıştı. İstediğini elde edince geri döndü ve 2023’te Sportify’da en çok dinlenen artist olarak 10 yıllık erkek egemenliğini de sonlandırdı. Taylor’ın ayar çektiği bir diğer şirket de Apple. “3 ay bedava müzik” promosyonlarını kendi cebinden değil de sanatçıların telifinden keserek yapan Apple Müzik’i dize getirmesi için tek bir sosyal medya mesajı atması yetti. Apple sanatçılara hakkını teslim ederken dünya basını da onu “dünyanın en büyük şirketlerinden daha fazla iş zekâsına sahip bir sanatçı” olarak selamladı.
Time dergisi Swift’i boşuna 2023’te “Yılın Kişisi” seçmedi.
‘SWİFTONOMİCS’
Bu altın saçlı cesur kız altın yumurtluyor. Konser verdiği şehirlerde varlığı ekonomik büyüme yaratıyor. 2024 yılında yapılan bir araştırmaya göre, Swift’in konserlerinin gerçekleştiği şehirlerde yerel ekonomi yüzde 100 oranında canlanıyor. Konser günlerinde Uber’in cirosu katlanıyor; otelleri, restoranları ful çekiyor. Milano’daki konser deneyimimizde şehirdeki hareketliliği ve canlılığı bizzat gördük. Swift’in hayranlarının Avrupa’nın dört bir yerinden akını yüzünden Milano’nun havalimanlarından yarım milyondan fazla yolcu geçti ki bu, geçen yıla göre yaklaşık yüzde 9’luk bir artış demek. Perakende tüccarlar birliği Confcommercio’nun raporuna göre, pop süper starının kapalı gişe verdiği iki konser, kent ekonomisine yaklaşık 180 milyon Avro enjekte etti. İşte buna “Swiftonomics” etkisi deniyor. Eras Tour’un toplam gelirinin şimdiden 1 milyar doları aştığı söyleniyor. Ezcümle Taylor, gittiği şehre talih kuşu konduruyor.
Ben hâlâ aklımda kalmayan şarkılarını söyleyemiyor olabilirim, kızım da hâlâ tam bir Swiftie değil. Ama onu takdir etmemek ve gençlere, özellikle kızlara, rol modeli olarak göstermemek elde değil. Bu muazzam kız, yeni neslin en öndeki liderlerinden biri ve müzik endüstrisinin de gerçek starı.
Ve ne yazık ki Türkiye’ye Taylor gibi mega starlar artık gelmiyor, gelemiyor. Oysa görüldüğü üzere müzik dünyayı birleştirir ve Swiftonomics kan ağlayan ekonomilere bire bir.