Beslenme ve içecek tercihleri sağlığımız üzerinde büyük bir etkiye sahip. Yeni bir araştırmada kahve tüketimi ile Parkinson hastalığı arasında bir bağlantı buldu. 184.024 kişi üzerinde 13 yıl boyunca yapılan bu çalışma, kahve içenlerin Parkinson hastalığına yakalanma riskinin, kahve içmeyenlere göre daha düşük olduğunu ortaya koydu.
Yeni bir araştırma, kahve tüketiminin Parkinson hastalığı riskini azaltabileceğini ortaya koyuyorUluslararası bir araştırma ekibi tarafından yürütülen çalışmada, Parkinson hastalığına sahip yüzlerce kişi üzerinde yapılan analizler sonucunda, kafeinin ana metabolitleri olan paraxanthine ve theophylline seviyelerinin Parkinson riskini azaltıcı bir etkisi olduğunu gösterdi.
Araştırmacılar, “Bu çalışma, 20 yılı aşkın bir süre boyunca takip edilen en büyük uzunlamasına kohortlardan birinde, kafeinli kahve tüketimi ile Parkinson hastalığı riski arasında ters bir ilişki olduğunu gösterdi” diye açıklama yaptı.
Daha önceki araştırmalar da kahve ve Parkinson arasında bir bağlantı bulmuştu, ancak bu çalışma, kafein alımının biyomarkörlerine odaklanarak daha ileriye gidiyor.
Kahve tüketiminin en üst yüzde 25'lik diliminde yer alan kişilerin, hiç kahve içmeyenlere göre Parkinson hastalığına yakalanma olasılıkları yüzde 40 daha düşük. Çalışma genelinde kahve tüketenler arasında risk azalması ülkeye göre yüzde 5 ile 63 arasında değişiklik gösteriyor.
Bilinç biz doğmadan önce verildi teorisi ortalığı karıştırdı! Bilmediğimiz bir güç var…
Bilim insanları, bilinç olgusunun biz doğmadan önce geldiğini ve yaşamı mümkün kıldığını savunan sıra dışı bir teori ortaya attı.
Sigara ve alkol tüketimi gibi faktörler dikkate alındığında bile bu ilişki devam etse de doğrudan bir neden-sonuç ilişkisinin kanıtlanması için yeterli değil. Ancak kafein ve bileşenlerinin beyin üzerinde koruyucu bir etkisi olduğu görülüyor.
Önceki araştırmalara dayanarak, kafeinin beyinde dopamin akışını sürdürme şeklinin bu etkilerin nedeni olabileceği düşünülüyor. Parkinson hastalığı, substantia nigra adı verilen bölgedeki sinir hücrelerinin kaybı nedeniyle beyindeki dopaminin azalması ile biliniyor.
Araştırmacılar araştırma yazısında, “Bu nöroprotektif etkiler, kafein, paraxanthine ve theophylline ile Parkinson hastalığı insidansı arasında ters bir ilişki ortaya koyan bulgularımızla uyumludur” diye belirtiyorlar.
Kafeinin nöronlar üzerindeki etkisi göz önüne alındığında, nörodejeneratif hastalıklarla bir ilişki olması şaşırtıcı değil. Ancak, Parkinson'un beyinde nasıl başladığı konusunda hala kesin bir bilgiye sahip olmadığımız için bu ilişkiyi tam olarak anlamak zor.
Parkinson hastalığının tetikleyicilerini, hastalık riskimizi etkileyen faktörleri ve nasıl durdurulabileceğini belirlemek için önemli çalışmalar devam ediyor. Sadece ABD'de, yaklaşık bir milyon insan Parkinson hastalığı ile yaşıyor ve bu hastalık titreme, normal hareket, denge ve uzuv sertliği ile ilgili sorunlara yol açıyor.
Araştırmacılar endişeli! Dünyanın en derin krateri alarm verdi
Sibirya'nın yeraltı dünyasına açılan kapısı Batagaika Krateri büyümeye devam ederek küresel ısınmanın etkilerini gözler önüne serdi.
Araştırmacılar, yazılarının sonunda “Kahve, dünya çapında en yaygın tüketilen psikoaktif içecektir. Kafeinin Parkinson hastalığı üzerindeki biyolojik etkilerini çözmek, sadece önemli halk sağlığı sonuçları taşımakla kalmaz, aynı zamanda Parkinson hastalığının etiyolojisini anlamamızı ve olası önleme stratejilerini teşvik eder” diye belirtiyorlar.
Dolayısıyla kahve tüketiyorsanız tüketmeye devam edin, tüketmiyorsanız tüketin. Siz ne düşünüyorsunuz? Düşüncelerinizi aşağıdaki yorumlar kısmından bizlerle paylaşmayı lütfen unutmayın.