Trafik, uçak ve inşaat gibi şehir gürültüsünün, bazı örümceklerin titreşimleri farklı şekilde ileten "ses geçirmez ağlar" örmesine yol açtığı yeni bir çalışmada ortaya çıktı.
İnsan faaliyetlerinden kaynaklanan gürültü kirliliği, kaplumbağalar ve yunuslar gibi deniz türleri de dahil birçok hayvanın bilgi gönderme ve alma yeteneğini zora sokmaya devam ediyor.
HAYVANLAR ŞEHİR GÜRÜLTÜSÜNE KARŞI KENDİ YÖNTEMLERİNİ GELİŞTİRİYOR
Önceki çalışmalar böyle gürültülerin hayvanları nasıl etkilediğini belgelese de bu tür ses ortamlarına nasıl uyum sağladığı üzerine çok az araştırma bulunuyor. Örneğin bazı kuşların uçak gürültüsü azalana kadar şafak korosunu geciktirdiği, kahverengi ağaç kurbağalarının ise trafik gürültüsü frekanslarıyla çakışmamak için şarkılarının perdesini yükselttiği biliniyor.
Independent Türkçe'nin aktardığına göre bilim insanları, hayvanların sesleri algılama biçimlerini nasıl değiştirdiğine dair çok az şey bilindiğini söylüyor.
Nebraska-Lincoln Üniversitesi'ndeki araştırmacıların yürüttüğü yeni çalışma huni yuvalı örümcek ağlarının, çevresel gürültü arttıkça titreşimleri farklı şekilde ilettiğini ortaya koyuyor.
Örümceklerin ağlarından iletilen titreşimlerden avcıları, avları, potansiyel eşleri ve genel olarak çevreleri hakkında bilgi edindiği biliniyor. Özellikle huni yuvalı örümcekler ağlarını ağaçlar, kayalar ve binalar gibi yüzeylere bağlıyor ve bunlar, trafik ve makinelerden gelen çevresel gürültü de dahil ses titreşimlerini ileten bir kanal işlevi görüyor.
Hakemli dergi Current Biology'de yayınlanan son bulgular, örümceklerin çevredeki gürültüyü yönetmek ve kritik duyusal bilgileri almak için ağlarını kasten farklı şekilde ördüğünü gösteriyor.
Her bir ağ, örümceğin kentsel veya kırsal bir ortamdan alınmasına bağlı olarak titreşimleri farklı şekilde iletiyor.
Çalışmanın yazarlarından Brandi Pessman şöyle diyor:
Bulduğumuz en ilginç şeylerden biri, kentsel ve kırsal örümceklerin gürültülü bir ortama sokulunca farklı tepki vermeleri.
Araştırmacılar, bir örümceğin geçmişte çevresel gürültüye maruz kalmasının ve belki de genetik yapısının, ağ kurma esnekliğini şekillendirdiğinden şüpheleniyor. Dr. Pessman, "Bu, gürültüyle farklı deneyimleri olan örümceklerin (ister kendileri deneyimlemiş ister anneleri nesiller boyunca onlara aktarmış olsun) farklı tepkiler verdiği anlamına geliyor" ifadelerini kullanıyor.
Araştırmacılar, huni yuvalı örümceklerin ağlarını, iletişim için kullandıkları frekans aralığıyla örtüşme eğilimindeki insan kaynaklı gürültüye karşı ses yalıtımı sağlamak için kullanıyor olabileceği teorisini ortaya attı.
Bilim insanları teoriyi test etmek için Lincoln ve çevresindeki hem kentsel hem de kırsal alanlardan 60 huni yuvalı örümcek topladı ve ağlarını ören hayvanları 4 gece boyunca sessiz bir ortama veya yüksek titreşimli gürültüye maruz bıraktı.
Daha sonra farklı titreşim uyaranları uygulayarak sesin bu ağların her birinde nasıl iletildiğini incelediler.
Çalışma, sürekli yüksek genlikli gürültü altında yaşayan kentsel alanlardaki örümceklerin, muhtemelen aşırı uyarılmadan kaçınmak için çevrelerini sessizleştiren ağlar ördüğünü ortaya koydu. Kırsal kesimdeki örümceklerin, muhtemelen önemli çevresel ipuçlarını yakalamak için belirli bir frekansta gelen titreşimleri artıran ağlar ördüğünü görüldü.
Dr. Pessman şu ifadeleri kullanıyor:
Kırsal bölgelerdeki örümcekler çevrelerinde yoğun gürültüye alışık değil. Aniden çok fazla gürültüyle karşılaşınca ağlarındaki sesi 'açmaya' ya da gürültünün ötesindeki belirli sinyalleri daha iyi duyabilmek için gelen sesi yükseltmeye çalışabiliyorlar.
Sonuçlar, çevresel gürültüyle başa çıkmanın özellikle incelikli bir yolunu vurguluyor.
Bilim insanları gelecekteki çalışmalarda örümceklerin, ağlarının ses iletim özelliklerini tam olarak nasıl değiştirdiğini anlamayı umuyor.