Son yıllarda eğitimde dinselleşme adımlarına hız veren iktidar, 2023 seçim beyannamesinde “değerler eğitiminin artırılacağının” belirtmişti. Bu kapsamda, Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum (ÇEDES) projesi genişletilerek Diyanet’te görev alan imam, vaiz, din hizmetleri uzmanı ve Kuran kursu hocalarının okullarda “manevi danışman” olarak görevlendirilmesi kararlaştırıldı.
ÇEDES’le laik eğitime karşı birçok etkinlik düzenlendi. Özellikle ortaokul kademesindeki okullarda tarikatların etkinliği artırıldı. Gelen tepkilerin ardından Milli Eğitim (MEB) Bakanı Yusuf Tekin, TBMM’nin 2024 bütçe görüşmelerinde “Sizin ‘tarikat, cemaat’ dediğiniz, bizim ‘STK’ dediğimiz yapılarla toplasanız 10 tane protokolümüz vardır. Onlarla protokol yapmaya da devam edeceğiz” dedi.
Aynı zamanda “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” adını taşıyan müfredat taslağında “inanç temelli düşünce” öne çıktı, seçmeli din kültürü derslerinin sayısı artırıldı. Diyanet’in verdiği konferans sayılarıysa bekleneni bile geçti. Liselere Geçiş Sistemi (LGS) sınıvı öncesinde Ankara Mamak’ta öğrenciler ve veliler ÇEDES yıl sonu “kültür etkinlikleri” kapsamında namaza çağrıldı. İmam hatipler, en çok kaynak ayrılan okul türleri içinde yer aldı.
Ancak iktidarın çabaları sonuçsuz kaldı. Öğrencilerin “dini öğrenemediği” sınav sonuçlarına yansıdı. ÖSYM’nin 8-9 Haziran’da yapılan Yükseköğretim Kurumları Sınavı’na (YKS) ilişkin açıkladığı istatistikler, eğitimde gelinen son noktayı gözler önüne serdi. Sonuçlara göre Alan Yeterlilik Testi (AYT) Sosyal Bilgiler -2 kısmında yer alan din kültürü ve ahlak bilgisi dersinde doğru yanıt ortalaması altı soruda 1.275 oldu.
‘BİR YERE VARILAMAZ’
Gazetemize konuşan eğitimci Özgür Bozdoğan, din kültürü ve ahlak bilgisi dersindeki net oranının düşüklüğünün diğer derslerdekinden bağımsız olmadığını kaydederek “MEB ve siyasi iktidar nicelik olarak din dersinin sayısını artırsa da öğrenciler okuduğunu anlamıyor. Verilen eğitimin niteliksizliği, öğrencilerin edinmesi gereken bilgilerin edinilmesini engelliyor. Bu durum da tüm derslerin işlenişindeki sorunu ortaya çıkarıyor. Nitelikli bir kamu eğitimi yok” dedi. Tüm derslerdeki düşüklüğün yanında din dersinin “dramatik bir öneme” sahip olduğunun altını çizen Bozdoğan, “Dayatmalarla bir yere varılamaz. Din derslerinin sayısı artınca öğrencilerin anlama yetenekleri artmıyor. Bu derslere iktidar tarafından verilen öneme ve yapılan yönlendirmelere bakılınca işe yaramadığı açık olarak görülüyor. Sonuçlar AKP’nin başarısızlığını ortaya koydu” diye konuştu.
Eğitim sisteminde önem verilmesi gereken alanlara değinen Bozdoğan, “Eleştirel düşünme öncelenmeli. Öğrenciler temel akademik düşünce tarzını kavramalı. Şu an öğrencilere didaktik eğitim tarzıyla yaklaşılıyor, doğal olarak da işe yaramıyor” fadelerini kullandı. Bozdoğan, “İlkesel olarak pedagojik yeterliliklere sahip olmayan, öğretmenlik eğitimi almamış kişilerin sınıflara girmesine karşıyız. Tabi ki burada ÇEDES’in sembolik anlamı göz ardı edilmemeli. Bu proje ve örtük müfredatla belirli bir yaşam tarzı dayatılıyor, bu kabul edilemez” dedi.
‘GENÇLER DİNDEN UZAKLAŞIYOR’
Konuya ilişkin Cumhuriyet’e konuşan eski Talim Terbiye Kurulu Başkanı Burhanettin Dönmez, “Mecelle’de bir kural vardır, ‘Haddini aşan zıddını yaratır’ denir. ‘Bıktırma terapisi’ de diyebiliriz. Öğrenciler özgür iradelerine yapılan müdahalelere bu tür tepkiler verebiliyorlar” yorumunu yaptı.
Dönmez, “Okul yöneticileri üst yöneticilerinin takdir edeceğini düşünerek öğrencileri siyeri nebi (peygamberin hayatı) ve Kuranıkerim gibi derslere yönlendirebiliyorlar. Bu dersler aslında Din Kültürü ve ahlak bilgisi dersini destekleyen dersler. Sınav soruları MEB müfredatında yer alan hedef ve kazanımlara uygun hazırlanır. Başarısızlığın bir nedeni de bu olabilir. Belki öğretmen müfredattan bile haberdar değildir. Belki de örtük müfredat, yani MEB’in müfredatının dışında bir müfredat uyguluyordur. Belki de sebep öğretmenlerin pedagojik yetersizlikleridir. Çünkü ilahiyat fakültelerinde pedagojik formasyon da yine ilahiyatçılar tarafından verilmektedir” ifadelerini kullandı. Dönmez sözlerini şöyle tamamladı: “Sonuçlar yaygın olarak ifade edildiği gibi gençlerin giderek dinden uzaklaştığını gösteriyor. Demek ki iktidar iddia ettiği gibi dindar bir nesil yetiştiremiyor. Derse girenler ya müfredatı bilmiyor ya müfredata uymuyor ya da öğretemiyor” dedi.