17 Ağustos’ta meydana gelen depremin üzerinden 25 yıl geçti. Merkez üssü Kocaeli’nin Gölcük ilçesinin olduğu 7.4 büyüklüğündeki depremde en az 18 bin 700 kişi yaşamını yitirdi, 48 bin yurttaş ise yaralandı. Geçtiğimiz yıl 6 Şubat’ta yaşadığımız Kahramanmaraş depremlerinin sonuçları ise depreme ilişkin hazırlıkların yetersizliğini gözler önüne serdi.
6 Şubat depremleri sonrası olası İstanbul depremi yeniden gündeme geldi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Deprem Risk Yönetimi ve Kentsel İyileştirme Dairesi Başkanı Murat Yün, yapılanları, yapılamayanları ve yapılması gerekenleri gazetemize anlattı. İstanbul’un, içinde 7 milyon bağımsız birim bulunan 1.2 milyon binadan oluşan yapı stokunun 800 bininin 2000 yılı öncesi yapılan binalardan oluştuğuna dikkat çeken Yün, olası bir İstanbul depreminde en az 200 bin binanın büyük risk altında olduğunu ifade etti.
YÜKSEK RİSKLİ 6857 BİNA VAR
İstanbul Teknik Üniversitesi ile üretilen ortak projeyle, 2020 yılında hızlı tarama sistemini başlattıklarını belirten Yün, “Durumun ciddiyetini kapı kapı gezip anlatarak şu ana kadar 35 bin binayı taradık. İlk etapta 318, ikinci etapta 1238 ve Temmuz ayında tamamlanan üçüncü etapta 5301 bina olmak üzere toplamda riskli durumda 53 bin bağımsız daireden oluşan 6857 bina tespit ettik ve bunların tahliyesi için çalışmalara başladık” dedi. Yün, deprem konusunda tüm bileşenlerin işbirliği yapması gerektiğine dikkat çekerken siyasi iktidarın bu konuda bütüncül ve partilerüstü bir pozisyon alması gerektiğini belirtti.
'ANLAYIŞ DEĞİŞMELİ'
“Depreme dirençli İstanbul” için hızlı bir dönüşümün zorunluluğuna dikkat çeken Yün, konuya ilişkin şunları söyledi: En temel sorun, ülkemizin konut politikasının olmaması. Sosyal devlet, yurttaşın ‘Nasıl barınacağız?’ sorusuna yanıt vermek zorunda. Yalnızca İstanbul için değil, ülke genelinde geçerli olacak konut yasası gerekiyor. Bu yasa, barınma hakkı merkezli olmalı. Şu an asgari ücretle geçinen yurttaşlar, bir aylık maaşları ile 1 m2 inşaat masrafını bile karşılayamıyor. Konutu yatırım gören anlayışı terk etmek zorundayız.
'AVRUPA’DAKİ ÖRNEKLERDEN FAYDALANILMALI'
Avrupa’da bunun örnekleri var. Barselona’da iki yıldan uzun süre satış amacı ile boş bırakılan konutların yerel yönetim tarafından satın alınıp düşük maliyetli kiralık sosyal konut olarak kiralanması düzenlemesi mevcuttur. Fransa’da iki yıldan uzun süre boş kalan konutların vergisi kira değerinin yüzde 12,5’inden başlayarak, her geçen yıl bu oranda artırılmaktadır. İskoçya’da ise yerel yönetimler, 1 yıldan uzun süre boş kalan konutların emlak vergisini yüzde 200 oranında ihtiyari olarak artırma yetkisine sahiptir. Türkiye’de belirttiğim yasa kapsamında ikinci ve üçüncü konutlar için bu gibi vergilendirme yapılmalı ve buradan elde edilecek gelir, alım gücü düşük yurttaşların barınma ihtiyacının karşılanmasında kullanılmalı.”
'270 BİN ÖĞRENCİYE AFET EĞİTİMİ VERDİK'
AFAD’ın Bayındırlık ve İskan Bakanlığı bünyesindeki Afet İşleri Genel Müdürlüğü ile İçişleri Bakanlığı bünyesindeki Sivil Savunma Genel Müdürlüğü birimlerinin birleştirilmesinden oluştuğunu söyleyen Yün, “Afet İşleri Genel Müdürlüğünün çok önemli işlevi vardı. Sakınım planlarını onaylardı. AFAD, İçişleri Bakanlığı bünyesindeki sivil savunma boyutuyla ve kısıtlı kaldı. Yaşanan süreç, arama kurtarma konusunda da gönüllüler ordusuna ihtiyaç olduğunu gösterdi. Bu kapsamda anaokulundan üniversite öğrencilerine kadar 270 bin kişiye afet eğitimi verdik. Bu konudaki çalışmalarımızı da sürdüreceğiz.”