
Yılmaz, “Refah kaybına yol açacaktır. Yine vergiler sonrası fiyatların yükselmesi dünyada ülkeler arasında farklılaşan seviyelerde enflasyon oranlarının artmasına ve üretim seviyelerinin düşmesine neden olacaktır” dedi.
ABD Başkanı Donald Trump, 2 Nisan'da “karşılıklı tarifeler” kapsamında Çin'e ek yüzde 34 gümrük tarifesi getireceğini açıkladı. Çin, ABD’nin tarife artışına tepki göstererek, yüzde 34'lük tarife artışına karşı aynı oranda ek tarife uygulayacağını duyurdu. Başkan Trump da buna karşılık, Çin'in, karşılıklı tarifelere misilleme olarak getirdiği yüzde 34 ek tarife artışını geri çekmediği takdirde yüzde 50 ek tarife daha getireceğini bildirdi.
Çin, Trump'ın ek tarife tehdidine de aynı oranda karşılık vererek ABD’den ithal ürünlere gümrük tarifesini yüzde 84’e yükselttiğini ilan etti. İki ülke arasında başlayan tarife restleşmesi sonucunda ABD, Çin'e uyguladığı gümrük tarifesini önce yüzde 125'e, ardından yüzde 145'e kadar çıkardı. Washington yönetimi, diğer ülkelere getirdiği ek tarifeleri 90 gün ertelerken Çin'e yönelik tarifeler yürürlüğe girdi. Çin Devlet Konseyine bağlı Gümrük Tarife Komisyonundan yapılan açıklamada ABD'ye yönelik gümrük tarifesinin yüzde 125’e yükseltildiği duyuruldu.
Açıklamada, Amerika'dan ithal ürünlerin mevcut tarife oranlarında piyasada yer bulamayacağına işaret edilerek, ABD'nin Çin ürünlerine ilave tarifeler getirmesi halinde “Çin'in bunu görmezden geleceği” bildirildi. Çin Ticaret Bakanlığı da tarife artışı nedeniyle Dünya Ticaret Örgütünde (DTÖ) ABD aleyhine dava açtıklarını duyurdu.
‘İŞLER İYİYE GİTMEYECEK’
Halihazırda devam eden ABD-Çin geriliminin dünyayı ve Türkiye’yi nasıl etkileyeceği merak konusu oldu. TEPAV Merkez Direktörü Prof. Dr. Hakkı Hakan Yılmaz, konuya ilişkin görüşlerini Cumhuriyet’e aktardı. Yılmaz, “Trump’la birlikte işlerin iyiye gitmeyeceği açık. Bu vergiler, son yıllarda eşi benzeri görülmemiş bir gümrük yükü artışına ve sonuç olarak da uluslararası ticaret ilişkileri ve tedarik zincirleri alanında değişikliklere yol açacaktır. Mal ve hizmet maliyetlerindeki artış nedeniyle fiyatların yükselmesi ve veya kısmi olarak karların düşmesi açık. Ama üretici rantı oluşacağı da ortada” dedi. Tüketim sepetlerindeki mal ve hizmetlerin fiyatının artacağını söyleyen Yılmaz, “Refah kaybına yol açacaktır. Yine vergiler sonrası fiyatların yükselmesi dünyada ülkeler arasında farklılaşan seviyelerde enflasyon oranlarının artmasına ve üretim seviyelerinin düşmesine neden olacaktır. Beni kaygılandıran temel bir konu ülkelerin misilleme politikaları ile tariflere korumacılık kaygısı ile karşılık vermesi dünya siyaseti açısından yeni kırılmalara yol açacaktır. Bu ise ikinci aşamada kaçınılmaz olarak artan tansiyonun ülkelerin güvenlik ve savunma harcamalarına daha çok kaynak ayırması anlamına da gelecektir” ifadelerini kullandı.
‘HEM RİSK, HEM FIRSATLAR MEVCUT’
Türkiye’nin nasıl etkileneceğine yönelik soruyu yanıtlayan Yılmaz, “Türkiye belirsizliklerin daha yoğun olduğu bir döneme girmekte ve ister istemez makroekonomik yapısallarımızdaki sorunlar (büyüme, enflasyon, bozulan kamu maliyesi, cari açığın finansman kalitesinin düşmesi, işsizlikte beklenen artışlar) nedeniyle kırılganlıklarını artırmakta. Bunlar ise hem siyasi olarak hem de ekonomik olarak iyi yönetilmesi gereken bir döneme girdiğimiz anlamına gelmektedir. ABD ile geçmişte Trump döneminde olduğu gibi ani gerginlikler yaşanması, ekonomide dalgalanmanın çok daha büyük olması anlamına gelmekte. Bunu iyi yönetilmesi ve proaktif politikaların uygulanması gereken bir dönem olarak görmek lazım. Sonuç olarak bu çok bilinmeyenli denklem içinde Türkiye-ABD ticareti için hem risk hem fırsatlar mevcut. ABD’nin Çin ve AB ile muhtemel gerilimi sonucunda Türkiye’de otomobil, dayanıklı tüketim malları gibi sektörlerin önü açılabilir” diye konuştu.
‘YABANCI YATIRIMCI İÇİN OLUMLU HAVA YOK’
Yabancı yatırımcının Türkiye’ye bakışının değişmesi için olumlu hava olmadığını vurgulayan Yılmaz, “Olumlu hava ekonomik programın başarısına ve siyasetteki belirsizliklerin yönetilebilir gözükmesine bağlı. Bu konuda temel sorun alanları; siyaset ve siyasetin iş yapma biçimini getirdiği belirsizlikler, kurumlara yönelik müdahaleler, maliye politikası konusundaki kaygılar ve ikinci nesil reformların ertelenmesidir (ihale kanunu, KİT’ler ve KOİ projeleri başta olmak üzere biriken risklerin yönetilmesi, demokrasinin kalitesi ve adalet sistemi, ekonomi yönetiminin hızla cevap verecek yetenekte güçlendirilmesine yönelik yönetimsel reformlar gibi). DPT gibi bir kurumu ortadan kaldırmak suretiyle, oradaki uygulamalı politika oluşturma tecrübesi ve birikimi ile akademik aklı yok ettiğimiz için ne kadar dizimizi dövsek azdır” ifadelerini kullandı.
‘İKİ TARAF DA ZARARLI ÇIKACAK’
Yılmaz, "Gerilimden ABD’nin mi Çin’in mi daha fayda görerek çıkacağına" ilişkin soruya ise “İki taraf da bu işten günün sonunda zararlı çıkacak” yanıtını verdi. Yılmaz, “Kısa dönemde iç siyasette Trump’a avantaj sağlaması ve iç üretim etkisiyle ABD daha avantajlı görülmekte. Ama orta ve uzun vadede çok net hem ABD içinde fiyatların yükselmesi hem de ABD’nin varlıklarına atfedilen değer ve güvenin (finansman kısmında) azalmasıyla ABD önemli kayıplar yaşayacaktır. Çin açısından ise ABD’ye yapmış olduğu ihracatın azalması, dolayısı ile gelirlerin düşmesi dolayısı ile büyümenin belirgin yavaşlaması sonucu yaşanacaktır. Ama orta vadede Çin bu durumu aşmak için yeni arayışlara girecek eğer başarılı olursa ABD’ye olan bağımlılığını azaltmış olacaktır. Ama orta ve uzun vadede de Çin üretim azalmaları ve işsizlik nedeniyle bir kayıp içinde olacaktır” dedi.
‘YA ORTALIK KARIŞACAK, YA DA FIRTINA HIZ KESECEK’
Trump’ın söz konusu agresif tavrını da değerlendiren Yılmaz, şu ifadeleri kullandı:
“Trump’ın tarife hesabının mantığına baktığınızda hesap bakkal hesabı niteliğinde. Belli ki Amerikan hükümeti uzun dönemli küresel gümrük tarifeleri listelerini kafa yorup karşılıklılık ilkesine göre bir hesaplama falan yapmamış. Yaptığı basit olarak Amerika’nın ilgili ülkeye dış ticaret açığını, ilgili ülkeden yaptığı ithalata bölmek ve buradan kısa vadeli bir yaklaşımla, bazı parametleri ve eşik seviyeler tartışmalı bir tarife listesi çıkarmak. Bu Amerika’daki akademik akla ve politika geliştirme geleneğine oldukça uzak bir durum. Yapılmaya çalışılan şey basit bir oyun kuramı yaklaşımında pazarlık gücünü artırmak. Ama yine de açıklamakta zorlandığımız alanlar dolayısı ile bu rasyonel gözükmeyen yaklaşımı daha iyi anlamak için gelecek 3 içinde yaşanacak gelişmelere bakmak gerekiyor. Ortalık ya daha çok karışacak ya da fırtına hız kesecek.”