Salle genel olarak pop art, sürrealizm ve soyut ekspresyonizmden etkilenen bir ressam. “Refakatsiz Çocuklar”daki eserlerinde de bu bağ görülebiliyor. “Hayat Ağacı” serisindeki resimlerde tuvaller, siyah ve beyaz bir palet ile çok renkli palet arasındaki kontrastı gösteriyor. “Hayat Ağacı”ndaki eserler, Salle’nin 2020-21 yıllarındaki küresel salgın sırasında “Cennet Bahçesi” ve “ dem ile Havva” anlatısından esinle ortaya çıkmış.
“Pencereler” serisindeki resimlerde de Salle, izleyiciye, pencerelerin içeri tarafındaki yalnızlıkları, yaşamla olan savaşın zorluklarını gösteriyor. Sergiyi kürate eden Sevil Dolmacı, sanatçının çalışmalarının çoğunda hayat ağacını Adem ile Havva anlatısı üzerinden ironik bir biçimde irdelediğini belirtiyor. Dolmacı, “Refakatsiz Çocukları”ın özünün bu anlatıya bağlı olduğunu vurgulayarak sergideki eserlerin seçimi ile ilgili “Resimleri, sanki dem ve Havva bir ağacın iki yanında dururken 1940’lardan bir Preston Sturges filmine, bir tuhaf komediye, rastlamışlar gibi sahnelemeyi seçtim” ifadelerini kullandı.
Dolmacı, “Pencereler”deki resimlerin, tüm bilgilerin tek bir çerçeveye veya “pencereye” sıkıştırıldığı, “Hayat Ağacı” resimlerinin sadeleştirilmiş bir versiyonunu temsil ettiğini aktararak “Bunlar, özlülük üzerine denemeler. İnsan komedisi, çalkantı ve stresin yanı sıra, ‘Hayat Ağacı’ resimlerinin tarihselciliği ve dini yönü, bir apartman binasının pencereleriyle temsil edilen çağdaş dünyamıza dahil edilmiş gibi. ‘Hayat Ağacı’ resimleri bir anlamda arka plan hikâyesi haline gelir” diye konuştu.
‘SIKIŞTIRMA EGZERSİZİ’
Serginin en önemli özelliği, eserlerin İstanbul için özel üretilmiş olması. Küratöryel bir düzenlemeden daha çok, serginin, sanatçının son üretimlerini sanatseverlerle paylaşmak üzere kurgulandığını vurgulayan Dolmacı, “Salle, ‘Pencereler’i sergileyeceğim yer olarak İstanbul’u seçtim diyor. Çok eski bir şehirde, çok fazla tarihi olan bir yerde yepyeni bir şey görmek istedim diyor. O eski ve yeni arasındaki mesafeyi daraltma fikrini seviyor” ifadelerini kullanıyor ve ekliyor: “Salle, İstanbul sergisi, benim için yine bir sıkıştırma egzersizi diyerek sergiyi anlatır.”