Gündem

Parlamentoda 6 Şubat belgeseli: NO: 910

İngiliz parlamentosuna sıkı güvenlik kontrollerini aştıktan sonra ziyaretçi kartını takıp girdim. İlk gittiğimizde çok heyecanlıydık; dışarıda, içeride her resmin, heykelin önünde bir sürü fotoğraf çekmiştik oğlumla. Ne de olsa 11. yüzyılda kraliyet sarayı olarak inşa

Parlamentoda 6 Şubat belgeseli: NO: 910
16-02-2025 05:38

Ne zorluklar atlatmıştı UNESCO Dünya Mirası listesinde olan parlemento binası, 1512’de çıkan bir yangın kraliyet dairelerini yok edinceye dek İngiltere krallarının birincil ikametgâhı iken yangından sonra kral, bitişikteki Whitehall Sarayı’na taşınmış, sarayın geri kalanı İngiltere parlamento evi olarak hizmet vermeye devam etmiş, 1834’te çıkan ikinci ve daha büyük bir yangın, sarayın büyük kısmını yok etmiş ancak 12. yüzyıldan kalma Westminster Hall kurtarılmış ve yerine yapılan binaya dahil edilmiş.

BU KEZ HÜZÜNLÜYDÜM

Bunlar yetmezmiş gibi İkinci Dünya Savaşı sırasında farklı zamanlarda 14 kez bombalanmış yara almış ama her seferinde küllerinden doğarak bugünlere gelmiş. Yüzlerce yıllık binanın içine girince insan tarihin içinde kayboluyor adeta. Ama bu kez katılacağım panelin hüznü bütün gündür benimleydi o yüzden doğrudan toplantı odasını bulmak istedim, biraz erken varmışım, merdivenlerden çıkarken gördüğüm bazı kişilerle güzergâhımızın aynı olduğunu anladım. Dik mermer merdivenlerden çıkıp yüksek tavanlı, labirent gibi koridorlardan geçip sora sora sonunda 15 numaralı komite odasını bulduk.

Türkiye Çalışmaları Merkezi’nin düzenlediği panelde, Avam Kamarası komite odasındaydık, Erkan Hoca açılışı yaptı. 6 Şubat depreminin 2. yıldönümünde yitirdiklerimize saygı duruşundan sonra Erkan Gürsel’in belgesel filmi “No. 910”u izlemeye başladık. 6 Şubat 2023 depremlerinin Hatay’ın Affan semtindeki etkilerini inceleyen 48 dakikalık belgesel, Ekim 2023’te Antakya’ya babasıyla depremden kurtulan halasını görmeye giden Gürsel’in gözlemlerini aktarıyor. Gürsel, babasının çocukluğunun geçtiği ancak depremlerle tanınmaz hale gelen mahalleyi gezerken kayıt için kameranın düğmesine basmış ve her şey doğal olarak gelişmiş, çekimlerden sonra belgesel fikri doğmuş.

SADECE BİR TÜMSEK...

Önce babası, çocukluğundan anımsadığı kadarıyla hangi yıkıntının neresi olduğunu anlatıyor. Babası yıllar önce İngiltere’ye göçen Erkan, İngiltere’de doğup büyümesine karşın asıl memleketi Antakya ile sıkı bağları hep devam etmiş, bölgede konuşulan Türkçe ve Arapçaya son derece hâkim. Çekim süresince konuşurlarken bir dilden diğerine nasıl doğal geçiş yaptıklarını görmek şaşırtıyor insanı. Yıkıntıların arasında dolaşırken halasının deprem ve sonrasında neler yaşadığını, aylarca çadırda kalıp suya bile zor ulaştıklarını, yapılması gerekip de yapılmayanları dinliyoruz ve sonunda da depremde yaşamını yitiren diğer halanın mezarını arayışlarını görüyoruz, ellerinde sadece bir numara var, baka baka sonunda buluyorlar. Ne isim ne mezar taşı var, sadece 910 numaralı tümsek. O anda halasının ağıtı yüreğimize işliyor, bu sadece onların değil depremlerde yaşamını, yakınlarını yitiren 50 bini aşkın insanın çığlığı, onların öyküsü!

Cambridge Üniversitesi sosyoloji alanında araştırmacı, Londra Üniversitesi’nde akademisyen olan Gürsel, depremin üzerinden aylar geçmesine karşın durumun düzelmediğini ve depremzedelerin mağduriyetinin devam ettiğini vurguluyor. Panelistlerden deprem jeolojisi ve afet risk azaltma uzmanı Profesör Joanna Faure Walker, izleyicilere insanları öldürenin depremler değil, binalar olduğunu anımsatarak “En sinir bozucu olan da depremlerden iki yıl sonra bile insanların halen konteynerlerde yaşıyor olması” diyor. “Ne zaman olacağını tahmin edemem ama Türkiye’de bir deprem daha olacak” diyen Walker, bu yaşananların tekrarlanmaması için gereken düzenlemelerin acilen yapılması gerektiğinin altını çiziyor.

Eve dönüş treninde mesajlara bakarken kendisi de depremzede olan genç, çalışkan öğrenci arkadaşım Antakyalı Esra Bekmez’ın sosyal medya mesajını görüyorum: “O geceyi asla unutamıyorum. Yıkıntıların arasından çıkışımı, şiddetli yağmurun yüzüme çarpmasını, karanlıkta yankılanan çığlıkları, yanan ve yıkılmış evleri, insanların çaresiz bakışlarını. Aileme ulaşamayışımı, şehrin dört bir yanında yaşayan sevdiklerimin hayatta olup olmadığını sorgulayışımı unutamıyorum... Nasıl bir şehir kaderine terk edilir? İki yıl geçti ama halen en temel ihtiyaçlara erişemeyenler var. Depremin ikinci yılında neyi anıyoruz! Geçen, sönen, biten bir şey yok. Kaybolduk, kayboldu insanlık. Ama biz susmayacağız. Kentin sokaklarında yankılanan sesleri unutmayacağız. Yıkılan her taşın altında kalan hikâyeleri, kaybettiklerimizi hep hatırlayacağız.”

gjtozkoparan@gmail.com

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER