TBMM Dijital Mecralar Komisyonu Başkanı ve AK Parti Hatay Milletvekili Hüseyin Yayman, Netflix'te yayımlanacak Kıbrıs Rum yapımı “Famagusta” dizisine ilişkin, “Rum tarafının, haksız bir biçimde, gerçeklerden kopuk, sürrealist bir dizi üzerinden Kıbrıs meselesini farklı bir yöne çevirmesini ve bir propagandaya, algı operasyonuyla farklı bir yöne çekmesini asla tasvip etmiyoruz, onaylamıyoruz. Kıbrıs Türk'tür, Türk kalacaktır.” değerlendirmesinde bulundu.
Yayman, Meclis'te düzenlediği basın toplantısında, Netflix'te yayımlanacak “Famagusta” dizisine tepki gösterdi.
Netflix Türkiye, Orta Doğu ve Kuzey Afrika Kamu İlişkileri Direktörü Pelin Mavili ile görüştüğünü dile getiren Yayman, kendisini Meclis açıldığı zaman komisyona davet edeceklerini, nasıl bir yol izleyecekleri konusunda konuşacaklarını kaydetti.
Diziyle ilgili Türk milletinin fikrinin net olduğunu işaret eden Yayman, “Sahada kazandığımız başarıyı masada asla kaybetmeyeceğiz. Rum tarafının, haksız bir biçimde, gerçeklerden kopuk, sürrealist bir dizi üzerinden Kıbrıs meselesini farklı bir yöne çevirmesini ve bir propagandaya, algı operasyonuyla farklı bir yöne çekmesini asla tasvip etmiyoruz, onaylamıyoruz. Kıbrıs Türk'tür, Türk kalacaktır.” diye konuştu.
Yayman, Maraş'taki evkaf malı olan bölgenin açılmasından sonra bu dizinin Maraş'ta çekilmesinin de çok manidar olduğunu söyledi.
Maraş'taki kazanımları bir dizi filmle çevirmek isteyen anlayışı onaylamadıklarını belirten Yayman, “Biz halkların kardeşliğine inanıyoruz. Ege Denizi ve Akdeniz'in bir barış, kardeşlik denizi olması gerektiğine inanıyoruz. Rum tarafının Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni yok sayan tavrını asla onaylamıyoruz.” şeklinde konuştu.
Sinema sektörüne seslenen Yayman, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Nasıl ki onlar haksız olan davalarında dizi, film çekip bunun üzerinden propaganda yapıyorlarsa, bizim propaganda yapmamıza da gerek yok. Bizim de gerçekleri anlatarak Erenköy'deki şanlı direnişi, kanlı Noel'i, Muratağa ve Sandallar katliamını anlatmamız lazım. Bunun için Türk dizi, film sektörüne bir çağrıda bulunmak istiyorum; Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve komisyonumuz yanınızdadır. Kıbrıs davasının bütün dünyaya ve Avrupa'ya, Rum tarafına anlatılması için desteğimiz daima sizin yanınızdadır.
Netflix'teki bu dizinin yayınlanmasını asla tasvip etmiyoruz, onaylamıyoruz. Netflix, Türkiye'de en çok abonesi olan platformlardan bir tanesidir. Dünyada da ilk 10'dadır. Böylesine büyük bir pazar olarak görülen Türkiye'nin hassasiyetlerinin, milletimizin hassasiyetlerinin dikkate alınacağını ve bir çözüm üretileceği konusunda ümitvar tavrımızı devam ettiriyoruz. Meselelerin müzakerelerle ele alınması konusunda tavrımız nettir. Kıbrıs'ta sahada kazandığımızı masada kaybedecek değiliz. Rum tarafının algı operasyonlarına ve kara propagandalarına da asla ama asla müsaade etmeyeceğiz. Uluslararası platformlar dahil, Türk milletinin, Kıbrıs Türkü'nün hakkını dün olduğu gibi bugün de savunmaya devam edeceğiz. Çünkü Kıbrıs davası Türk milletinin davasıdır ve Kıbrıs'ta Rum tarafının amacını aşan birtakım makro taleplerinin olduğunu bütün Türkiye bilmektedir.”
– “AK Parti yasaklara, sansüre karşı olan bir partidir”
Yayman, dijital bir çağın yaşandığını, buna bağlı olarak gündelik hayattan siyasete kadar bir trolleşmeyle karşı karşıya olduklarını, gerçeklerden kopuk, ne konuştuğunu bilmeyen, sözünün nereye vardığını bilmeyen bir yaklaşımın söz konusu olduğunu belirtti.
Bu trol siyasetini asla benimsemediklerini vurgulayan Yayman, siyasetçilerin sorumlu davranması gerektiğini söyledi. Yayman, şöyle konuştu:
“Türkiye'de dijital platformların altyapısının oluşturulması, hukuksal, yönetsel çerçevenin sağlanması, teknolojik altyapının hazırlanması, temsilciliklerin açılması, bir muhataplık ilişkisinin geliştirilmesi ve ulus aşırı dijital şirketlerin Türkiye'de çalışma usullerinin belirlenmesini AK Parti yapmıştır. AK Parti yasaklara, sansüre karşı olan bir partidir. Dolayısıyla biz yasaklamaların, sansürün, engellemelerin bir çözüm olmadığını düşünüyoruz. Fakat son tahlilde özgürlük ile güvenlik dengesinin de korunmasının çok önemli olduğu kanaatindeyiz. Bütün dünyada olduğu gibi Türkiye'de de bu mesele siyaset üstü bir mesele olarak ele alınmaktadır. Maalesef dijital ağların, sosyal medyanın yıkıcı etkisi yapıcı etkisinden daha fazladır. Özellikle Arap Baharı sürecinde bunu çok somut olarak yaşadık ve yaşamaya devam etmekteyiz.”
Bazı sokak röportajlarına işaret eden Yayman, gerçek hayatta suç olanın dijital dünyada da suç olduğunu, bu nedenle Türk ceza kanunlarına muhakkak uyulması gerektiğini kaydetti.
Ulus aşırı dijital şirketlerin kendilerini ulus devletin üzerinde görmesini asla kabul etmediklerine dikkati çeken Yayman, şöyle devam etti:
“Ulus aşırı dijital ağların kendilerini yasamanın, yürütmenin, yargının, toplumların üzerinde görmelerini ve yeni bir dijital tebaa inşa etmelerini asla onaylamıyoruz. Dolayısıyla bizim bu platformların bir özgürlük platformları ve şehirlerin yeni agoraları, yeni özgürlük meydanları olması gerektiği hususunda bir prensip kararımız vardır. Türkiye dijitalleşme konusunda dünyada hep ilk onda olan bir ülkedir. Türkiye'nin ne kadar önemli bir dijital ağ kullanıcısı olduğunu, farklı bir ifadeyle aslında ne kadar büyük bir pazar olduğunu da görüyoruz. Dijital ağların bir taraftan özgürlük platformu olarak kendilerini takdim ederken, diğer taraftan topluluk kurallarını ihmal edercesine, kadına şiddet, ötekileştirme, ırkçılık, nefret suçları, bağımlılık, uyuşturucu kullanımının teşvik edilmesi, din karşıtlığı, İslamofobi, dijital mobbing, pedofili, cinsiyetsizleştirme konularında bırakın yerli ve milli normları, evrensel normlara dahi uymamasını asla kabul etmiyoruz.”
Dijital platformlardaki oyunlara da işaret eden Yayman, “Bu oyunlardaki chat odalarında kontrolsüz birtakım ilişkilerin ve iletişimin kurulduğunu hepimiz biliyoruz. Bu mesele sadece hükümetlerin, devletlerin, kamu görevlilerinin meselesi değil topyekun hepimizin meselesidir. Başta aileler, veliler, öğretmenler olmak üzere hepimizin bu konuda daha bilinçli hareket etmemiz lazım.” dedi.